Paradigma Değişimi

YAZAR:

MüşteriMetre

TARİH:

Thomas Kuhn kendisini üne kavuşturan, Bilimsel Devrimlerin Yapısı (1962) kitabında doğal bilimlerdeki yaklaşımımızdaki kökten değişimleri paradigma değişimi olarak tanımlamıştı ve bunların değişimlerindeki dinamikleri incelemişti. Kuhn her ne kadar paradigma değişimini doğal bilimlerdeki devrimsel değişimler için kullansa da, iş yapışlarımızdaki ciddi kayma ve devrimler gibi yansımalarını bu yazımızda değerlendirmek isteriz.

Paradigma değişimlerini iş yapışlarımız için değerlendirecek olursak bunların temelde 3 ayrı boyuta ayrıştırabileceğini görürüz.

1. Bireysel Boyut

Bireysel boyut; değişim, kültürel ve geleneksel tonlar içerdiği için yetiştiğimiz jenerasyonun kodlarını içerir. Bu boyutu değiştirmek kişisel bir mücadele olmakla beraber, içinde bulunduğumuz kurumların, kültür değişim çabalarına katılımımız ile samimi çabamız ve uygulamaya dönüşecek davranış kazanımlarımızla başarılabilir. Elbette bu yazıldığı kadar kolay değildir ve büyük bir değişim tek seferde değil ancak küçük lokmalar halinde yutmayı gerektirir. Unutulmaması gereken ise, şu anda yaşadığımız paradigma değişiminin çok ciddi ve köklü bir değişim olduğu ve bu sürecin sonunda stabilize olacağıdır. Bu sebeple bazı trendlerin gelip geçtiğini, bazılarının ise kalıcı olduğunu yaşayarak göreceğimiz gerçeği akılda kalmalıdır.

2. Sosyal Boyut

Sosyal boyut; kurumsaldan başlayıp sektörel ve genel iş yapış ve en nihayetinde sosyal olarak tüm topluma yayılan etkidir. Bu boyut değişimi hızlı benimseyen, değişimi tetikleyen bireylerden başlar ve hızla kabul görüp yayılmakta, daha da önemlisi yeni bir davranış, yaklaşım ve iş yapısında fark yaratmaktadır. Yeni akımlar, yeni iş yapışlarıyla, yeni başarı standartlarının da belirleyicileri olmaktadır. Burada fırsatları bulmak yetmeyip kurumsal kültüre katılmasıyla başarıya süreklilik kazandırılabilir. Aksi halde çalışanlara sirayet etmeden bireysel önderler ile ilerlenir ise bu önderlerin yokluğunda kültür eski nominal formuna geri dönecektir. Bu sebeple kültür değişimi belirli bir olgunluğa gelince bunun yapısal olarak organizasyon kurgusunda da değişimleri yapılmalıdır.

3. Teknoloji Boyutu

Teknolojinin yeterli maliyet, hız ve ekosistem içinde başarılı olma ketleri sebebiyle doğru olgunluğa gelmeden bu tip paradigma değişimlerinin olmasını beklemek de mantıklı olmayacaktır. Burada bir kaç örnek ile konuyu açmaya çalışalım.

Makine öğrenmesini örnek alırsak bunların temelleri yapay zeka alanında 1960’larda atılmıştı. Bunların akademik uygulamaları 1980’ler ve 1990’larda bolca yapılmış, 2000’lerden sonra ise pratik uygulamalar kazanmaya başlamıştı. 2010’lu yıllarda ise artık iş uygulamalarında hayat bulmaya başlamışlardı. Günümüzde ise makine öğrenmesi python fonksiyonlarının webden çağrılır halde, çocukların kullanımına bile açıktır. Burada hazırlanan bir programın kredi kartı boyutunda her türlü donanımla haberleşebilen mini PC veya FPGA boardlar ile kullanımı neredeyse her türlü reel sektör görevine uygulama alanı bulabilir. Servis sektörleri için olası uygulama alanları ise sınır tanımamaktadır. Oysa makine öğrenmesi tam hız alırken son yıllarda büyük dil modelleri tüm seyircinin ilgisini bir anda üzerine çekmiştir.

Görüldüğü üzere bu kadar erişimi kolaylaşmış bir teknolojiden ne kadar az yararlandığımızı siz de takdir edebilirsiniz. Bu durumda sanırım herkesin içinde bulunduğumuz paradigma değişimine ne kadar hazırlıklı olduğunu değerlendirmesi gerekmektedir.

‘Değişime ne kadar hazırım?’, ‘Bu değişime ne kadar yatırım yapıyorum?’, ‘Kendim, ekibim ve teknoloji hazırlıklarım ne olgunlukta?’ sorularına samimi yanıtlar vermeye hazır mısınız?