Şirketler kökten ve temelden değişiyor. Toplum-şirket ilgisi, bu süreçte dikkate alınması gereken yararlı bir paradigma olarak karşımıza çıkıyor. Belirsiz ve değişken zamanlarda, çalışan deneyimimiz (EX) insanlara en çok ihtiyaçları olduğu anda netlik, anlam, amaç sağlamaya yardımcı olabiliyor. Çalışan deneyiminde; insanı kârın önüne koyabilen şirketlerin aynı zamanda yüksek performans için bir katalizör olarak rol oynayacağı açıkça görülmektedir. Olumlu bir çalışan deneyimi için beklenti yönetimi daha da önemli hale gelirken; sözleri tutmak, derin bir güven ve saygı oluşturmak çalışan deneyimine sağlam bir temel olacaktır. 

Şirketler aidiyetin gücünün ve onun iş sonuçları ile bağlantısının farkındalar. Bir zamanlar fark edilmeyen bu kavram; çalışan merkezli yolculuklar ve insan merkezli tasarımlar aracılığıyla çalışanın şirketle  olan her etkileşiminin potansiyelini en üst düzeye çıkarmaya odaklanan, önce insanı düşünen ve insan merkezli bir iş kurgusunu öngörüyor.

İnsan kaynakları (İK), çalışan deneyiminde önemli bir liderlik rolü oynamak için iyi bir konuma sahip ve bu fırsatı değerlendirilmeye hazır görünüyorlar. Başarılı İK fonksiyonları; temel çalışan deneyimi yeteneklerini, becerilerini geliştirerek geleneksel İK fonksiyonel alanlarının ötesine geçiyorlar.

Bütünsel çalışan deneyimini bağlamak ve geliştirmek somut ve yüksek değerli bir iş. Olumlu çalışan deneyimi sonuçlarının çıktısı olarak, , çalışan bağlılığı artık olumlu bir çalışan deneyiminin sağladığı birçok faydadan biri olarak görülüyor.

Hem bireysel ve hem de iş alanında üretken, verimli ve mutlu çalışanlar için çalışan deneyimi artık bir zorunluluk.